ZAMAN KATLAMA SANATI
Öğle saatleriydi…
Güneşin ateşinin yükseldiği saatler…
Annemin beyaz saçlarını gördüm.
Bir eşarbın köşesinden hayata boyun büküyorlardı.
Sen de oradaydın,
Adının tam üzerine basmıştı ak saçlar.
Şaka yapmak istedim:
-Üstüne bastın ayağını kaldır-
Gel gör ki hüzün ağır bastı.
Ak saçlar içinde Akkül!
Hayatı dolandırmıyorsa eğer,
Hayata gülümsüyordu Akgül.
Gülemeyen annemin ak saçlarında…
Ben dalmışım meğer.
Annem son nefesine kadar
Hiç görmedi Akgülü.
Tam kırk yıl geçti,
Dün Akgül de verdi son nefesini.
Akgül hiç görmedi annemi.
Sadece bir kez görebildim,
Akgül’ü annemin ak saçlarında.
Kırk yıl önce…
Akgül’ü toprağa veriyorlar.
O beni kırk yıl önce gömdü.
Ben ne gidebiliyorum,
Ne bir kürek asi toprak…
Ben gömemiyorum Akgül’ü.
Tanrı asi, zaman tutsak.
Ne Tanrı geri verir onları,
Ne kırk yıllık bir kum saati.
Anne! Destan yarat benden.
Beni Akgül’e anlat.
O koca burnumdan bir Manas yarat.
Sınırsız zenginlikte
Bir kafiye yarat yeşil gözlerimden.
Mısralar duraksız olsun.
Ben hiç duramadım anne,
Durduramadım…
Beni öyle bir anlat ki,
Sütten çıkan ilk ak kaşık ben olayım.
-İnsan siluetinde-
Anne! Anne beni Akgül’e anlat
Bir destanın içinde büyüt beni.
Bir destanda somutlaştırıp
Akgül’ün bensiz hayallerinin tam ortasına at.
Anne!
Anne ben çok soyutum.
Çıplağım, üşüyorum Akgül gelmedi.
Yalnızlıktan “sopsoyut”um.
Akgül, kurtar beni.
Somutlaştır, zincirini kır şu destanın.
Akgül, annem ölüyor!
Kurtar beni.
Soyut kefenli bir cinayetin,
Soğuk nefesini erit.
Kurtar annemi, zamanı tekrarla.
Akgül,
Kırk yıl öncesine,
Annemin ak saçlarına git.
Kırk yıllık bir sözde
Gebe kalmış iftiharla,
Kırk yıllık bir hasretin
Kılını kırk yardın.
Şimdi “dönüşü mümkün geç kalmışlık”ın
Tam zamanı, sınırdasın.
Git artık!
Bunca yıllık yüzsüzlüğüme
Bir yüz bulmuş olayım.
Annemin ak saçlarına git.
Bana gel Akgül.
Hem beni kurtar, hem annemi.
Akgül,
Kırk yıl öncesinde bir öğle vakti…
Kırk yıl sonrasına miras
Bir hatırasızlığın özlemi….
Beytullah KILIÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder