KAOSUMA İLAHİ BİR TERCÜME
Zifiri karanlıkta başladı
Hayatın çabaya koşturan paydos saati.
Umuda koşan son olcuların üstüne,
Kendini bilmez yıldırımlar düştü.
Ya da çelmeler taktı birileri-düşürüldü-
Son yolun kör kuyusunda,
Bir kıyamettir koptu,
Gitmek- gitmemek…
Yaşama arzusu-düello!
Taştan bir kalbin namlusunda
Tadına doymak mümkün olmadı tutsaklığımın.
Hür elbiseler giydirildi tutsaklığa.
Kamufle edilip yutturuldu benliğime.
Belki de,
Dolandırılmak istercesine
Dolandım durdum sayısız yanlışın çevresinde.
Sonra da “yontma aşk devri”nden kalma
Gözyaşları döktüm sayısız yanlışın pençesinde.
Oysa rüyalarımda aynalara baktım.
Ama bir türlü göremedim aynaların içinde rüyalarımı.
Aynalar bencildi, bir o kadar da görgüsüzdü.
Aynalar pürüzsüzdü,
Olduğu gibi kabul etmek temel yasaydı.
Aynalar katıydı da,
İçine bir damla gerçek dışılık akıtmak
Kekremsi bir tatta,
Heterojen zaman-imkansızlık burukluğuydu.
Şimdilerde,
Tuzu kuru hayatlara şaşırtıcı maskeler kakalıyorum.
Sahrada ateş olup;
Alplerde kar oluyorum.
Kalıcı kar sınırının çok üstünde…
Allah aşkına;
Ben ne yapıyorum?
Ne yapıyorum büyük patron?
Ya sen ne yapıyorsun?
Bu kadar kusuru takıp boynuma,
Sonra da koca bir cennetin varlığını sunuyorsun!
Puntosu küçük yeminler(!)
Tek şeritli bir hayata yetmiyor.
Seyyahlık pahalı bir kaçış,
Ucuz bir bedel.
Mecnun olmak için çöl uzak.
Çöl içimde-demli çaylar kaynatıyor-.
Her şey hücre ile atomun bir nefes ötesi.
Netice:
Tok karna açlığa kusmak!
Sonra bol baharatlı Kaf Dağı.
Tanrı’nın kanına girdi şeytan.
Azrail veto yedi Adem’in elmasından.
Tanrı perişan,
Bir labirente tek kapıyı çok gördü otoriter şeytan.
İlahi görevler yükledim sana,
Gel ki Tanrı’ya gebe kalsın mutluluğum.
Gurur duy, Şeytana meydan okuyabilirsin.
Zaten bir emziklik borcum var Tanrı’ya
O da yalnızca senin için.
Beytullah KILIÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder